5

GALATASARAY MEYDANI

Galatasaray Meydanı, İstiklal Caddesi üzerinde, Taksim ile Tünel meydanları arasında hemen hemen orta noktada bulunan bir kesişme noktası. Tepebaşı’ndan gelen Meşrutiyet Caddesi ile Tophane’den gelen Boğazkesen Yokuşu bu dört yol ağzında kesişiyor. Oldukça küçük bir alanı kapsamasına rağmen ismi alanıyla ölçülemeyecek bir cisme sahip.

Meydana hâlâ orada bulunan Galatasaray Lisesi adını verse de son 20 yıldır toplumsal hafızada aldığı yeri burada her cumartesi saat 12.00’de toplanan Cumartesi Anneleri’ne borçlu. Cumartesi Meydanı diye de anılmasının nedeni bu. Farklı konulardaki ihlalleri protesto eden farklı hak örgütleri ve inisiyatifler, politik gruplar da bu meydanı sıklıkla kullanıyor. Bu nedenle güvenlik gerekçesiyle meydanda sıklıkla bir polis kalabalığı da görülüyor. Bu kalabalık, kah orada bulunanların yürüyüşe geçmesini kah toplanmalarını engellemek için müdahale etmek üzere orada bulunuyor. Yani insanların güvenliğiyle pek bir ilgileri yok.

Galatasaray Meydanı, bu anlamda İstanbul’un belki de en politik meydanı olan 1980’ler sonrası Beyazıt Meydanı’nın rolünü çalmış gibi. Bunda 1980 sonrasında hak ve kimlik hareketlerinin döneme damgasını vurmasının rolü büyük olabilir. Meydan, adını 1481’de II. Bayezid’in yerleşim alanı olmayan bu bölgede Saray’ın içoğlanlarını eğitmek üzere kurduğu kışla/mektepten alıyor. Galata Sarayı diye anılan bina, semte de ismini verdi. Bugün bu okulun yerinde Galatasaray Lisesi bulunuyor. Galatasaray Hamamı da zamanında bu okulda okuyan içoğlanlarının temizlik ihtiyacı ve Beyoğlu ayyaşlarının ayılması için inşa edildi. 1875’te yapılan Galatasaray Postanesi yaklaşık 2000’li yıllara kadar İstanbulluların posta ve telefon işlemlerini tarihî bir postanede yapabildikleri bir yerdi. Ayrıca İstiklal Caddesi’nde yapılan protesto gösterilerinin posta işlemleri de (İçişleri ve Adalet Bakanlığı’na çekilen protesto telgrafları, cezaevlerine ayanışma mesajları gibi) burada görülüyordu. İstanbulluların bu tarihî mekânla gündelik ilişkisi binanın müze yapılması kararıyla kesildi.

Galatasaray Lisesi’nin karşısında yer alan Çiçek Pasajı, aslında bir boyutuyla Beyoğlu’nun Rus geçmişine bir gönderme yapıyor. Rejans lokantası gibi, Ekim Devrimi sonrasında İstanbul’a göçen beyaz Rusların mekânı. Ayrıca askerî ve sivil faşist, muhafazakâr yönetimlerin Osmanlı’dan bu yana süren alkol politikalarını da bu pasajın tarihî seyri içinde izlemek mümkün. Osmanlı modernleşmesinin göstergelerinden biri olan pasajlardan tabii ki Galatasaray Meydanı da nasibini almış durumda. Şehri gezilebilir kılan bu pasajların bir özelliği de azınlıklar tarafından yönetilen İstanbul’un ilk alışveriş merkezleri olmaları. Pasajların kayyum ya da Hazine’ye devredilerek el değiştirmesi, Cumhuriyet’in azınlıklardan Türklere transfer edilen sermaye birikiminin de örneklerinden. Meydan ayrıca heykelsiz İstanbul’da iki heykele ev sahipliği yapıyor. Şadi Çalık’ın Cumhuriyet’in 50. Yılı ve İlhan Koman’ın Akdeniz heykellerinin öyküleri de Türkiye’nin İslâmcı ve Batıcı siyasal çatışmalarının sanatsal izdüşümleri niteliğinde. Son olarak tabii ki Cumartesi Anneleri veya Cumartesi İnsanları’nın hikâyesi, Cumhuriyet tarihinde devlet şiddetinin, acımasızlığının ve devlet görevlileri için cezasızlığın, fakat aynı zamanda buna karşı direnişin, hak arayışının, insan haklarının da tarihsel bir simgesi gibi.