2

GEZİ PARKI

19. yüzyıla kadar bugünkü Hilton Oteli’nin bulunduğu alan Latin mezarlığı, Gümüşsuyu’ndan Askerî Hastane’ye inen bölge Müslüman mezarlığı ve Divan Oteli, TRT Radyoevi, Harbiye Askerî Müzesi’ne kadar olan bölge de Ermeni mezarlığı olarak kullanılıyordu. Ermeni Surp Agop Mezarlığı’nın tarihi, 1560’ta İstanbul’da yaşanan büyük veba salgınıyla başlamıştı. Ermeni cemaati, salgında ölenleri o zamanlar şehir dışı sayılan, bugün Surp Agop Hastanesi’nin bulunduğu alanın karşısındaki Surp Agop Mezarlığı’na gömüyordu.

Bu büyük Latin, Müslüman ve Ermeni mezarlıklarının arasında, tepede geniş bir mesire yeri vardı. Buradaki Taksim Bahçesi ile Osmanlı sarayının bahçelerinden sorumlu Bostancı Ocağı ilgileniyordu. III. Selim, 1803’te bu alanda Kapıkulu askerlerinin topçuları için bir kışla binası inşa ettirmeye başladı. Bina 1806’da tamamlandı ancak 1807’deki Kabakçı Mustafa İsyanı sırasında büyük ölçüde tahrip edildi. II. Mahmud döneminde onarıldı ve Abdülaziz ve II. Abdülhamid dönemlerinde yenilendi. Yapının Oryantalist cephesi, köşelerdeki sivri külahlı, kubbeli kuleler ve bezemeler, 1862 civarında gerçekleşen onarımlarda eklendi. II. Abdülhamid saltanatının son günlerinde, 1909’da yaşanan 31 Mart İsyanı’nda ayaklanma merkezlerinden olan kışla topa tutuldu ve direniş kırılarak bina ele geçirildi. Ciddi biçimde tahrip olan bina bir daha onarılmadı ve kullanılmadı. Kışlanın karşısındaki boş alan askerlerin talim yeriydi. Talimhane semti adını buradan aldı.

Bugün Ceylan Intercontinental’ın (eski Sheraton Oteli) bulunduğu, Boğaz ve Haliç manzaralı çayırda 1870’te İngiliz üslubunda bir bahçe inşa edilmişti. Gezinti yollarıyla birbirine bağlanan sık ağaçlı yeşil alanlarla çevrili olan bahçenin girişi Elmadağ tarafındandı. Bir havuz, büfe ve iki ahşap gazinoyla birlikte bugün Atatürk Kütüphanesi’nin bulunduğu yerdeki “Bellevue” kahvesini de içine alıyordu. Etkileyici manzarası nedeniyle bu ismi almıştı. Fakat bahçe, 1. Dünya Savaşı’yla birlikte bakımsızlığa ve kurumaya terk edildi.

Topçu Kışlası’nın ortasındaki alan sonradan spor sahası olarak kullanıldı. Cumhuriyet’in ilk yılında Türkiye’nin Romanya ile 2-2 berabere kaldığı ve genellikle ilk millî futbol maçı olarak kabul edilen müsabaka burada oynandı. O yıllarda güreş, binicilik, atıcılık millî müsabakalarının da düzenlendiği alanda aynı zamanda Marmara’da tutulan dev köpekbalığının teşhirinden klasik müzik konserine, İstanbul ve Türkiye için birçok ilginç sergi ve etkinlik yapıldı, etrafında kumarhane ve eğlence yerleri gelişti. 1930’lu yıllarda kışlanın ahırları yıkıldı ve açılan geniş alanda kışlanın haraplığı daha da dikkat çeker hale geldi.

Taksim Bahçesi, 1939 İmar Planı’yla yeniden düzenlendi. Gezi Parkı ya da resmî adıyla 2 No’lu Park, kentin 1936’dan itibaren imar planlarını hazırlayan kent plancısı Henri Prost’un bölgede büyük bir park kurma önerisi üzerine, 11-12 yıl süren istimlaklar sonucunda ortaya çıkarıldı. 1939’da kışlanın yıkımına başlandı. Alandaki Ermeni mezarlığı da bütünüyle bu dönemde istimlak edildi. Surp Krikor Lusavoriç Kilisesi yıkıldı ve mezar sahiplerine mezarları taşımaları için süre tanındı. Mezartaşlarının çoğu Prost’un tasarladığı yeni Eminönü Meydanı’nın onarımında ve Gezi Parkı’nın merdivenlerinin yapımında kullanıldı. Park, o günün sınırlı mali imkânlarıyla güzel bir şekilde tanzim edilmiş; ağaçlar, yeşillikler ve çiçeklerle bezenmişti. Geniş seyir terasları, yürüyüş yolları, mermer merdivenleri, sağlam ve zarif bankları, bakımlı çim sahaları Gezi’yi bir cazibe merkezi, halkın sık gelip dolaştığı bir yer haline getirdi. Eski gazinonun yerini düğünler, resmî toplantılar, Cumhuriyet baloları için kullanılacak olan Taksim Belediye Gazinosu aldı. Gezi Parkı’yla birlikte yeniden düzenlenen meydan, Cumhuriyet’in ve giderek İstanbul’un simgesi haline geldi. Parkın Cumhuriyet Caddesi yönündeki eğimden faydalanılarak dükkânlar, sanat galerisi ve kafeterya olarak kullanılan mekânlar inşa edildi. 1967’de bunların üzerine Beyoğlu Evlendirme Dairesi ve düğün salonu olan bir gazino da eklendi.

Park, Taksim Gezisi’nden başlayıp yaya köprüsüyle Divan Oteli’nin arkasından devam ederek Hilton Oteli arazisinin tamamını içeren, oradan Maçka Parkı ve Dolmabahçe sırtlarına uzanan bir yeşil alan olarak tasarlanmıştı. Bu alanda Prost’un yardımcısı olarak görev yapan belediye müşaviri Aron Angel’in çizdiği Spor Sergi Sarayı ve Açıkhava Tiyatrosu vardı. Ancak zamanla planda yeşil alan olarak tasarlanan yerler, İstanbul’a gelenlerin konaklama ihtiyacı gerekçe gösterilerek otele dönüştürüldü. İstanbul için büyük hamleler tasarlayan Adnan Menderes’in döneminde, 1952’de, park alanında Hilton’un yapımına karar verildi ve harp dönemi büyük zorluklarla istimlak edip yeşil alana dönüştürdükleri alanda otel yapılmasına itiraz eden Aron Angel istifa etti. Emekli Sandığı’nın yaptırdığı bina 1955’te tamamlandı ve Hilton Oteli debdebeli bir törenle açıldı. Törende otel işletmecisi Conrad Hilton’a fahri hemşerilik unvanı verildi. Park alanında Hilton’dan sonra yükselen ikinci otel de Sheraton Oteli (şimdiki Ceylan Intercontinental) oldu.