14

SAN(A)SARYAN HAN

İstanbul deyince Osmanlı döneminden kalan hanlar arasında ilk akla gelenlerden biri olan Sirkeci’deki görkemli Sansaryan Han’ın adı, binayı 1895’te mimar Hovsep Aznavur’a yaptıran Mıgırdiç Sanasaryan’dan geliyor. Bu nedenle hanın gerçek adı Sanasaryan Han. Hovsep Aznavur aynı zamanda dünyanın ilk prefabrik demir yapısının da mimarıydı. İki adet olan bu prefabrik demir yapılardan bugün sadece biri, ilk olanı ayakta ve o da İstanbul Balat’ta 1898’de açılan Bulgar Sveti Stefan Kilisesi (Bulgar Kilisesi).

Sanasaryan Han, İstanbul Valiliği kayıtlarında Sirkeci’de Hamidiye Caddesi üzerinde Mimar Kemalettin Sokak’a cepheli, biri bodrum olmak üzere altı katlı, iç avlulu, yeni-klasik tarzda, başta kagir olarak yapılmış, yığma bir taş bina olarak geçiyor. Vakıflar Genel Müdürlüğü, hanın mülkiyeti ve kullanımına ilişkin mahkeme kararının çıkmasını beklemeden, Temmuz 2013’te, binayı ihale usulüyle kiraya verdi. İhaleyi 18 ay tadilattan sonra binayı otel olarak hizmete açmak üzere, aylık 235.000 lira karşılığında Özgeylani İnşaat kazandı. Ancak Yargıtay, 2018’in Şubat ayı sonunda verdiği kararla Sanasaryan Han’ın tapusunun Ermeni Patrikhanesi’ne iadesi için açılan davanın kabul edilmesi gerektiğine karar verdi. Bu durumda dava tekrar 1. derece mahkemeye iade edilerek yeniden görülecek.

Uzun yıllar Vakıflar Genel Müdürlüğü ve İl Emniyet Müdürlüğü olarak kullanılan bina sonrasında İstanbul Adliyesi Hukuk Mahkemeleri olarak da işlev gördü. Sanasaryan Han, namını Emniyet Müdürlüğü olarak işlev gördüğü sırada burada gözaltında tutulan Türkiye Komünist Partisi mensuplarına, milliyetçilere ve trans bireylere yapılan işkenceye ve kötü muameleye borçlu. Ancak Türkiye yakın tarihinin karartılan bir başka dönemi ve uygulaması nedeniyle de odakta: 1915 Ermeni Soykırımı sırasında el konulan Osmanlı vatandaşı Ermenilerin mülkleri ve bugüne kadar süregelen cemaat vakıflarının el konulan varlıklarının iadesi meselesi.

Binaya adını veren Mıgırdiç Sanasaryan, araziyi 1889’da, 19.000 Osmanlı altını karşılığında Çerkez İsmailpaşazade İhsan Bey’den satın aldı. 1818’de Tiflis’te doğan Sanasaryan’ın Van yerlisi babası Sarkis Sanasaryan ve Vanlı tüccar Kevork Seyran’ın kızkardeşi olan annesi Mariam, Osmanlı devletinin Ermenilere karşı baskılarından kaçarak Tiflis’e göç etmişti. Mıgırdiç, Tiflis’teki Nersesyan Okulu’nu bitirdi ve eğitimine Surp Gazar Manastırı’nda devam etmek için Venedik’e doğru yola çıktı. Ancak yolda babasının ölüm haberini alarak Erzurum yakınlarından geri döndü. Genç yaşında orduya katılarak 1845’e kadar Rus ordusunda hizmet verdi ve gösterdiği başarılar nedeniyle sadece madalya almakla kalmadı, yüklü bir para ödülüne de layık görüldü.

Sanasaryan’ın bundan sonraki hikâyesi Zakarya Mildanoğlu’nun Agos Gazetesi için 2014’te kaleme aldığı yazıda şöyle anlatılıyor: “Tiflis’ten göç ederek Petersburg’a yerleşen Mıgırdiç Sanasaryan, babasından devraldığı müteşebbis ruhla Rus kapitalizminin kapılarını araladı. Kafkas Mercury Gemi Şirketi’nin hisselerinin önemli bir kısmını satın aldı. Diğer hisse sahipleri ile girdiği insani ilişkiler onu şirketin yönetim kurulu başkanlığına kadar yükseltti. Şirket, 1889’da Sanasaryan’ın 25. yıl jübilesini yaparak gemilerden birine Mıgırdiç Sanasaryan adını verdi. Sanasaryan yaşamı boyunca ticari faaliyetleri ile önemli bir zenginliğe kavuştu ve varlığının bir kısmını hayır işlerine vakfetti. Petersburg’daki evi, Ermeni ve Gürcü öğrenciler için bir sığınak oldu. Gençliğinde eğitime susamış olan Mıgırdiç Sanasaryan, Ermeni toplumunun eğitim hayatını faaliyetlerinin ilk sırasına yerleştirdi ve maddi yardım talep eden hiçbir öğrenciyi geri çevirmedi. Petersburg’da ilerici kişilerle temasa geçerek Rus eğitim sistemini ve Avrupa eğitim hayatındaki güncel gelişmeleri Batı Ermenistan’da yaygınlaştırmayı hedefledi. İstanbul gibi Avrupa’ya yakın Ermeni yerleşimlerinin tiyatro, edebiyat, müzik gibi olanaklarını eğitim seviyesi düşük taşraya taşımayı istiyordu. Bu ve benzeri nedenlerle Batı Ermenistan’da Ermenilerin yoğun olarak yaşadığı bir merkezde okul açmak için çalıştı.”

Mıgırdiç Sanasaryan, 1881’de Erzurum’da Sanasaryan adlı bir okul açtı. Sirkeci’deki hanı da bu okula gelir yaratması için satın almıştı. Ermeni yetim ve fakir çocukların eğitimine katkıda bulunmayı amaçlıyordu. Hanın satın alınmasıyla Sanasaryan Vakfı da kuruldu. Ermeni Patrikliği kayıtlarında hanın 1909 yılına ait tapusunun kaydı bulunuyor. 1915’te yaşanan büyük felaket nedeniyle Erzurum’daki okul kapatıldı, hana el kondu. Erzurum’daki okul, 23 Temmuz 1919’da Erzurum Kongresi’nin toplandığı yerdi. 1924’te bir yangın geçirdi, tamirattan sonra ilkokul olarak kullanıldı. 1960’da ise Atatürk ve Erzurum Kongresi Müzesi olarak kapılarını açtı. Bina bugün Erzurum Millî Mücadele ve Kongre Müzesi olarak hizmet veriyor.

 

1915’te Osmanlı Devleti’nin Sanasaryan Han’a el koymasının ardından hanın gelirlerinin kullanımı ancak 1920’de Ermeni Patrikliği’ne iade edildi. 1928’de ise İstanbul Valiliği bünyesindeki İdare-i Hususiye, hanın gelirlerine tekrar el koydu ve hanı tam anlamıyla devletleştirdi. Bunun üzerine Patrik Mesrop Naroyan’ın açtığı dava, 1932’de Patrik lehine sonuçlandı ve böylece Patrikhane üç yıl hanın gelirlerini kullandı. Ancak İdare-i Hususiye’nin 1935’te açtığı davanın Patriklik aleyhine sonuçlanmasının ardından han, Vakıflar Genel Müdürlüğü, İl Emniyet Müdürlüğü ve Sirkeci Adliyesi olarak kullanıldı.